2 gündür güneşli olan hava Quidditch maçının olduğu gün bozmuştu. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, soğuk hava akımıyla karışınca oyuncuların telaşlanmasına sebep olmuştu. Böyle havalarda snitch i yakalamk her zaman daha zor olmuştur. Parlak kanatlarıyla havada uçuşan snitch yağmur tanelerinin aralarında süzülürken arayıcılarında gözlerini yanıltır. Ama öyle yada böyle bu maçı kazanmak için oynayacaktım.
Her iki takımda hazırdı. Hakem'in kaptanları yanına çağırması üzerine hakemin yanına gittim. Karşı takımın arayıcısı da geldi. El sıkıştık ve yerlerimize geri dödükten sonra hakemin düdüğü tüm salonda tiz bir ses yarattı ve oyunun başlamasını sağladı.
Snitch serbest bırakıldı...
Rakip takımın Bludger'ı üstüme doğru gelmeye başladı. Bir anda afalladım. Üstüme gelen Bludger sert ve güçlü görünüyordu. Sağa geçiş yaparak sıyrıldım ve snitchin nerde olduğunu görmek için gözlerimle etrafı taradım ve evet! İşte oradaydı. Rakip takımın arayıcısı da peşindeydi. Snitchin olduğu yere doğru yönelirken lanet olası Bludger yine peşimdeydi. Hızlı bir hareketle bana çarptı ve daha sonrasını yani nasıl düştüğümü hatırlamıyorum. Gözümü açtığım anda skor tabelasına baktım ve rakip takımın Quaffle'ı çemberden 3 defa geçirmiş olduğunu gördüm. Yani puanları 30 idi. Bizimkisi ise 0. Hemen olduğum yerde doğrulup havalanmaya çalıştım ama lanet olası bu eski süpürge yağmur nedeniyle çalışmıyordu. Bir anda seyircilerin arasından "Jack!" diye bir ses duyuldu ve o anda bir süpürge üstüme fırlatıldı. Kimin attığını bilmiyordum ama tek bildiğim şey buna binip maça devam etmem gerektiğiydi. Ayrıca süpürgenin Nimbus 2001 olduğu da gözümden kaçmamıştı. İyide ben bunu hiç kullanmamıştım ki... Acaba zor muydu? Hadi ama Jack, bunu düşünmenin sırası değil...Atla şu süpürgeye ve yakala şu snitchi. Hırsımın verdiği enerjiyle süpürgeye bindim ve yükselmeye başladım. Seyircilerin çığlıkları ve adımı haykırışları özgüvenimi yerine getirmişti doğrusu. Bizim takımın kovalayıcılarından birinin yanına gittim ve "Hadi bitirelim şu işi." dedim. Kafa sallayarak onayladı beni. Yağmur, sarı saçlarını alnına yapıştırmıştı ve bütün karizmasının gitmesine yol açmıştı. Ama eminimki o bunun farkında değildi. Sarışın çocuk hemen yanımdan uzaklaştı ve Quaffle'ın peşine düştü. Kafamı kaldırdım ve snitchin havada sabit durduğunu gördüm. Hızlıca yanına doğru uçtum ve onu yakalamak için elimi uzattığım anda 2. kez lanet olası Bludger benim peşimdeydi. Bu kadar yeter dedim kendi kendime. Bu Bludger kendini ne zannediyordu?Alt tarafı beyinsiz bir cisim. Üstelik bizim takımın vurucuları uyuyormu acaba? Niye korumuyorlar beni? Karşı takımın arayıcısı hem çok güçlü ama aynı zamandada sinsiydi. Bludger beni oyalarken kendisi snitchin peşine düşüyordu. Onun kadar sinsi değildim ama şuna eminimki ondan daha zeki ve daha iyi bir Quidditch oyuncusuydum. Tekrar doğruldum. O anda seyirci çığlıklarının yükseldiğini duydum. Skor tabelasına doğru kafamı çevirdim. Kahretsin! 40-0. Bu maçı biz kazanacağız! Snitch'e doğru hızlı bir hamle yaptım ve benden o anda uzaklaştı. Şimdi rakip takımın arayıcısı ile karşı karşıyaydık. Yeşil kabuğu düşmüş ceviz rengi gözleri vardı. Parlak ve küçüklerdi. Bana hırs ve öfke ile bakıyordu. O anda Bludger geldi ve ona çarptı. Bir anda kendini yerde buldu. Bu fırsatı değerlendirmeliyim diye düşündüm kendi kendime. Süpürgemi sıkıca tutup snitche doğru yöneldim. Kendi etrafında dönüyordu. Parlak, altın rengi kanatları güzelliğine bir kat daha güzellik katıyordu. Ama beni büyüleyemezdi. Uyutamazdı beni! Yavaşça yaklaştım ve süpürgemi biraz sağa doğru eğip elimi ona doğru uzattım...
Hakemin düdüğü tiz bir sesle tekrar çaldı. Herkes çığlılar atıyordu. Sarışın kovalayıcı yanıma ilk gelen oldu. Süpürgesini benimkine çarptırdı ve avazı çıktığı kadar bağırmaya devam etti. Avcum kaşınıyordu. İşte o zaman farkettim snitchi yakalamış olduğumu. İstemsiz olarak göz yaşlarım akmaya başladı. Zaten Hogwarts'da yağmur yağıyordu. Damlalarım arasında kayboluyordu. "Ne olur yağmaya devam et yağmur! Ne olur!" diye iç geçirdi...